ABD ve İran, uzun süredir donmuş durumda bulunan nükleer anlaşma sürecine ilişkin yeni bir müzakere dönemine hazırlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump, iki ülke arasında “üst düzey” yüz yüze görüşmelerin Cumartesi günü yapılacağını açıkladı. Beyaz Saray’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşan Trump, bir anlaşma sağlanmasının “çok iyi” olacağını, aksi halde bunun İran için “çok kötü bir gün” anlamına geleceğini ifade etti.
Ancak İran cephesinden gelen açıklamalar bu sürecin daha temkinli ilerlediğini gösteriyor. İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi, görüşmenin yüz yüze olmayacağını ve Umman’da üçüncü taraflar üzerinden gerçekleştirileceğini duyurdu. Arakçi, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, bu görüşmenin “bir fırsat olduğu kadar bir sınav” anlamı taşıdığını vurguladı.
Diplomatik Gerginlikten Müzakereye Giden Süreç
Bu gelişmeler, ABD’nin Mart ayında Birleşik Arap Emirlikleri aracılığıyla İran’a gönderdiği müzakere teklifinin ardından geldi. İran bu doğrudan teklifi reddetmiş, ancak üçüncü bir ülke aracılığıyla müzakereye açık olabileceğini belirtmişti. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, geçen ay yaptığı açıklamada Trump yönetimiyle doğrudan müzakereyi kesin bir dille reddetmişti. Bu açıklamanın ardından Trump, İran’a yönelik askeri müdahale seçeneğini kamuoyuna açıkça dile getirmişti.
Sürece dair diğer önemli bir gelişme ise Rusya, Çin ve İran arasında yapılması planlanan üçlü istişare toplantısı. Moskova’da Salı günü gerçekleşmesi beklenen bu toplantının, ABD-İran müzakereleri öncesinde bölgesel pozisyonların netleşmesine katkı sağlaması öngörülüyor.
Nükleer Anlaşmanın Arka Planı
İran’ın nükleer programı, uluslararası toplumun uzun süredir gündeminde yer alıyor. Ocak 2016’da imzalanan ve P5+1 ülkeleri (ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya ve Almanya) ile İran arasında varılan Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA), İran’ın nükleer faaliyetlerini sınırlandırması karşılığında ekonomik yaptırımların kaldırılmasını öngörüyordu. Ancak Trump yönetimi, 2018 yılında anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmişti.
Trump, anlaşmanın İran’ın balistik füze programı ve bölgesel askeri faaliyetleri gibi alanları kapsamadığını ve bu nedenle yetersiz kaldığını savundu. ABD’nin anlaşmadan çekilmesiyle birlikte yaptırımlar yeniden devreye girdi. Buna karşılık İran da anlaşmadan kademeli olarak çekilmeye ve uranyum zenginleştirme faaliyetlerini artırmaya başladı.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA), son açıklamalarında Tahran’ın nükleer bomba üretiminde kullanılabilecek yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stoğuna sahip olduğu uyarısında bulunmuştu. İsrail ise bu süreci ulusal güvenlik açısından kritik olarak görmekte ve İran’ın nükleer silah edinmesini önlemeyi stratejik öncelik olarak tanımlamaktadır.