Vivaldi’nin 4 Mevsim’i
Göremeyen birine mevsimleri nasıl anlatırsınız? Tabii ki Vivaldi’nin Dört Mevsim’ini dinleterek… Her bir nota, her bir ezginin sizleri sarmaladığı ve bir bölümünde cıvıldayan kuşlara, bir diğerinde ise yağan karın ardından çatırdayan şömine sesine kadar düşünülerek yazılmış, dahiyane bir eserdir ‘Dört Mevsim’…
Vivaldi, keman alanında ustalığını kanıtladıktan sonra daha önce yapılmamış bir şeyin peşine düşmüştü. Ruh halini müziğe yansıtacak ve bunu insanlara aktaracaktı. Üstelik tüm bunlar mevsimler üzerinden olacaktı. Tamamlamaya çalıştığı bu kompozisyon için üstün bir müzik bilgisi, çevreye karşı olağanüstü bir gözlem ve her şeyden öte inanılmaz bir hayal gücü gerekiyordu. Ve ‘Dört Mevsim’ bittikten sonra kanıtlanmıştı ki tüm bu özellikler Antonio Vivaldi’de mevcuttu. Çünkü Dört Mevsim öyle bir bestelenmiş, kemanlar öyle bir kullanılmıştı ki, enstrümanlar, bir yandan kuş gibi cıvıldıyor, daha sonra yağmur gibi dinleyenlerin üstüne yağıyordu. İlkbaharın umut verici havası, ardından gelen yazın yarattığı bunalatıcı etki, sonbaharın başlattığı şenlikler ve hasat zamanı hissi ve sonunda Kış’ın getirdiği soğukluk ama bunun yanında sıcak bir yuvada olmanın verdiği etki ustaca dinleyiciye aktarılmıştı.
Ayrıca her bir bölüm için yazılmış soneler bulunuyordu ve eser bu soneler üzerinden duyguları aktarmaya çalışıyordu… Bunlara bazı örnekler ise şu şekildedir;
İlkbahar: İlkbahar geldi ve kuşlar onu neşeli şarkılarıyla selamlıyorlar.
Hafifçe esen zefir rüzgarı, pınarlarla söyleşiyor.
Çiçeklerle kaplı çayırda, yaprakların hışırtısını dinleyerek
Sadık köpeğinin yanında çoban huzurlu bir uykuya dalmıştır.
Yaz: Yakıcı yaz sıcağında çoban ve sürü kavrulur, çamlar tutuşmak üzeredir
Guguk kuşunun çağrısına, kumru ve saka kuşu cevap verir.
Tatlı tatlı esen zefir rüzgarlarının ardından, aniden kuzey rüzgarı kendini hissettirir.
Yaklaşmakta olan fırtınadan korkan çoban kuşku içindedir.
Kavurucu sıcak altında uyuyan çobanı,
sinekler ve gök gürültüsü rahatsız eder.
Sonbahar: Köylüler şarkı söyleyip dans ederek, bereketli hasadı kutluyorlar.
Baküs’ün tatlı şarabının etkisiyle, eğlence uykuyla son buluyor.
Şarkı ve dansla birlikte eğlence de bitti,
Doğayı kaplayan huzur herkesi tatlı bir uykuya çağırıyor.
Kış: Dondurucu soğuk altında titreyerek,
ürkütücü rüzgara karşı ısınmak için ayaklarını yere vururken,
soğuktan herkesin dişleri tıkırdar.
Dışarıda yağan yağmura karşın,
ocak başında insanı tatlı bir yorgunluk kaplar.
Bu yazıyı paylaş: