Tomorrow

Tomorrow Film Önerisi: Anora

Tomorrow Film Önerisi: Anora

Herkese merhaba!

Bugün sizi kahkahayla başlayıp sonlara doğru hafifçe iç burkan bir filmle tanıştırmak istiyorum: Anora.

Baştan söyleyeyim, bu film sadece güldürmekle kalmıyor, aynı zamanda iki farklı “mutluluk” arayışını da gözler önüne seriyor. Olayların merkezinde Anora ve Ivan isimli iki karakter var. Anora, hayatının başrolünde olmak isteyen, hikayesinin prensesi olma çabasındaki biri. Ivan ise tam tersi; hayatı boyunca kendini hep mutlu hissetmiş, kafası rahat biri. İlişkilerindeki bu zıtlık hem komik hem de düşündürücü bir yolculuğa davet ediyor bizi.

Filmin belki de en vurucu sahnesi, Ivan’ın basitçe “ben zaten her zaman mutluyum” dediği an. Bu replik, Ivan’ın içsel dinginliğini öyle sade ama çarpıcı bir şekilde yansıtıyor ki, durup bu ilişkiye yüklediğiniz anlamı sorguluyorsunuz. Ivan’ın bu rahat tavrı, Anora’nın hayalperest yaklaşımıyla çelişiyor ve izleyiciye ilişkinin iki tarafında nasıl farklı dünyalar olabileceğini gösteriyor.

Film gerçekten dinamik bir akışa sahip. Mizahi yönü, yeni nesil esprilerle dolu, öyle ki birçok sahnedesalondan kahkaha sesleri yükseldi. Ivan’ı ararken yaşanan sahne geçişleri hem eğlenceli hem de kurgusal açıdan harika bir detay olmuş. Bu geçişler, izleyiciyi hiç koparmadan hikayenin içine çekiyor ve filmin ritmini yüksek tutuyor. Yani, filmi izlerken asla “sıkıldım” diyemiyorsunuz.

Filmin en çarpıcı yönü, anlatının sonlarına doğru izleyicinin beklenmedik bir gerçekle yüzleşmesi. Başından beri göz önünde olan gerçek, izleyicide “nasıl farklı bir anlam aradım?” hissini uyandırarak sorgulamaya itiyor. Bu dramatik an, filmin tonunu tamamen değiştiriyor ve Anora’nın yaşadığı derin hayal kırıklığını izleyiciye güçlü bir biçimde hissettiriliyor.

Anora’nın bireysel iç çatışmaları ve duygusal kırılmalarıyla gelişen, karakterin psikolojik derinliği  izleyici üzerindeki etkisini artırıyor. Filmin son çeyreğinde yaşanan bu atmosfer değişimi, izleyiciyi de Anora’nın duygusal çalkantılarına ortak ediyor ve karakterlerin iç dünyalarını daha kapsamlı bir şekilde anlamamızı sağlıyor.

Anora ve Igor arasındaki ilişkiye de biraz değinmek lazım. Film boyunca onların ufak tartışmaları, aralarındaki çekişme filme farklı bir renk katıyor. Igor’un, Anora üzerinde bıraktığı etki, Anora’nınbeğenilme ve kabul görme kavramlarına aslında ne kadar yabancı olduğunu fark ettiriyor. Özellikle yalnız kaldıkları sahnelerde Anora’nın Igor’a karşı çelişkili tepkileri, aslında kendi içinde ne kadar karmaşık olduğunu gösteriyor. Bu dinamik, filme gerçek bir ilişki derinliği katıyor diyebilirim.

Ve final sahnesi… Mikey Madison’un ağlarkenki performansı, kullanılan kamera açıları ve ses efektleri, tüm filmi yeniden sorgulamanıza neden olacak kadar etkileyici. Film boyunca kahkahalar attığınız o sahnelerin ardından gelen bu duygusal yoğunluk, tüylerinizi diken diken ediyor. Anora’nın, hayatı boyunca “onun için” yapılan bir hareketle karşılaşmamış olması ve nasıl teşekkür edeceğini bilmiyor ya da tek bir şekilde biliyor olduğu gerçeği adeta ekrana çivilenmenize sebep oluyor. İzlediğiniz onca sahnenin bir anlam kazandığını fark ediyorsunuz ve bu, gerçekten harika bir kapanış oluyor.

Anora şu anda vizyonda kaçırmayın derim …

Haftaya görüşmek üzere!

Melis Özyurt

Bu yazıyı paylaş: