Kurumların Tekrar Girişimci Olması…
Steve Blank, girişimleri “Tekrarlanabilir ve büyütülebilir iş modeli arayan geçici organizasyonlar” olarak tanımlamıştı. Her şirket bir girişim olamaz ama her şirket kurulduğunda bir girişim gibi hareket eder. Yeni kurulan şirketler tekrarlanabilir ve büyütülebilir bir iş modeli kurarak, çevik ve hızlı hareket eder, küçük veriyi ve detayları etkili kullanarak hızlı büyüme yollarını bulur. Girişimlerin en büyük avantajları arasında olan fırsatları görme, teknoloji kullanımı ve hızlı hareket etmek her şirketin erken aşamaları için geçerlidir.
Şirketler zamanla kuruldukları ilk versiyonlarından uzaklaşır ve kurumlara dönüşerek büyür. Büyümek tüm şirketlerin başarmak isteyeceği bir gelişimdir. Büyümek bir şirketin devamlılığına ve geleceğini kurgulamasına daha rahat imkan sağlarken, küçük şirket olarak kalmak ise her zaman büyük riskler barındırır. Küçük şirketlerin güçlü, dayanıklı ve kalıcı olması zordur. Bu yüzden büyük olmak ile küçük kalmak arasında hayati farklar mevcuttur.
Büyüme ile birlikte şirketi yönetmek, iletişimi doğru kurgulamak, küçük veriden faydalanarak kişisel performansları gözlemlemek zorlaşırken, insani ilişkiler de zorluklar ve şirket içi problemleri çözen minik dokunuşlardan uzaklaşmaya başlar şirket. Kurumsallaşmak beraberinde hem avantajlar hem de dezavantajlar getiren bir yapıdır. Kurumsallaşan şirketlerin amaç, misyon, hedef ve stratejileri netleşir, yönetim sistemleri ve organizasyon modelleri netleşir. Bu sırada kurumlar girişimcilik barındıran ve hızlı hareket edebilen ilk halinden uzaklaşır. Şirket kurumsallaşmaya daha da bağlandıkça girişimci ruhu bulmak zorlaşırken, hızlı ve çevik hareket etmek mümkün olmaz.
Kurumsallaşma ve iç işleyişin ağırlaşması ile beraber şirketler yeni fırsatları görememeye, inovasyonu unutmaya, teknolojiden uzak kalmaya ve yeni stratejileri uygulayamayacak ama şirket yönetimi için düzenli bir yapıya neden olur. Böyle yapılarda çalışanlar sorumluluk almaktan çekinirken, artan departman sayıları, değişen hedefler ve yöneticilerin sayısı sebebiyle şirketin yönetilmesi giderek güçleşir. Yönetilmesi zorlaşan şirketler zamanla yavaşlar ve yavaşladıkça başka şirketler tarafından daha kolay bir hedef haline gelirler.
Şirket kurumsallaşırken çalışanlarının yetkinliklerini de törpülemektedir. Kurumsal şirketlerde yaratıcılık ve yenilikler kurumsal sisteme takılırken, çalışanlar ise sistemin gerekliliklerini yerine getirmekle yetinmeye başlar.
Kurum içi girişim çalışmaları ise şirketlerin ağırlaşan kurumsal yapılarına teslim olmamalarını, zamana, teknolojiye, asimetrik rakiplerine veya global rakipleri tarafından oyun dışı bırakılmalarına önlemler geliştirmek amacıyla hayata geçirilen faaliyetlerdir. Kurum içi girişimcilikte ana amaçların başında kurum içi girişimciler yetiştirmektir. Böylelikle bu ağır sistemi değiştirebilecek çalışanlar ortaya çıkar. Bütün kurum içi girişimcilik faaliyetlerinin sonunda ise şirketlerin tekrar girişim gibi hareket etmelerini sağlamak, teknolojiye, inovasyona, fikirlere ve strateji ile şirketlerin yönetilmesi süreci çıkmalıdır.
İş hayatı internet ile beraber olağan üstü bir hıza ve ivmeye sahip. Bir taraftan internet ve teknolojiyi kullanan şirketler, diğer taraftan girişimciler her gün dünyayı değiştiriyor. Hızlanan ve kaotikleşen yeni iş hayatı içinde kurumların sabit kalarak başarılı olmaları imkansız bir hal aldı. İş dünyası belki en etkili ve dramatik değişimini internet ile birlikte yaşıyor. İnternetin toplumların ve iş hayatının üzerinde artan etkisinin yeni sonunlarından bir diğer yenilik ise ekosistem kurmak, kolektif çalışmak ve paylaşım ekonomisi. Eski dünyanın şirketleri tekil faaliyetlerinden ibaretti. Günümüzde ise tekillik yerini ortak akıla bıraktı. Ekosistem kurmak, kolektif çalışmaya adapte olmak ve paylaşım ile beraber gerçek ilerleme ve gelişme ancak bu şekilde mümkün olabilecektir.
Şirketlerde kurum içi girişimcilik kültürünün yerleştirilmesiyle şirketlerin asimetrik rakipleri, teknoloji şirketleri ve günümüz dünyasının yeni nesil girişimcileri ile eşit şartlara ulaşabilmeleri mümkün olabilmektedir. Ayrıca şirketlerin kendi içinde var olan ama yetkinliklerinin farkına varılmayan kurum için girişimcilerinde önü açılabilecektir. Böylelikle sadece kurumsal bir dönüşümden ziyade insan sermayesinin de değişimi mümkün olabilecektir. Kurum içi girişimcilik kültününün yerleşmesi sonucunda; şirketlerin girişime dönüşümlerinin sağlanması, yetkinlikleri keşfetmesi, yeni teknoloji, ve yeni iş modelleri ile tekrardan girişim gibi hareket etmeye başlamaları mümkündür.
“Değişmelisin, evet, ama genel bir yenilenme olmalı bu, eskinin bir tekrarı değil.”Vincent Van Gogh.
Teşekkürler.
Tomorrow
Bu yazıyı paylaş:
Yorum gönder