Avustralya Yangınları Yeni Dünya Normali mi?
Bu hafta itibariyle 2020’nin ilk ayını da yarılamış olduk. Zaman hızlı, atik, çevik ve umursamaz.
Her gün yepyeni bir gündemle karşılaşıyoruz. Haberlerden, gazetelerden, sosyal medyadan, Türkiye ve Dünya gündemine dair yığınla haber akıyor hepimize. Her gün yeni bir şey. Sabah-akşam, gece-gündüz dinlediğimiz, değişmeyen bir tek haber var. O da Avustralya yangınları. Kıtanın dört bir yanı aylardır yanıyor.
İlk duyduğum günden beri yangınları takip ediyorum, gelişmeleri okuyorum, açıklamaları izliyorum. Avustralya’da yaşayan tanıdıkların anlattıkları ve sosyal medyadaki görüntüler de çabası. Belki bazılarımız için uzakta bir ülke, bambaşka bir kıta gibi geliyordur ama benim için hiç öyle değil. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki artık hiçbir yer Dünya’nın öbür ucu değil.
Tüm bu bilgiler ışığında Avustralya yangınlarıyla ilgili merak edilenleri 6 soruyla açıklamak istedim:
- Yangınların kaynağı nedir?
Büyük bir kıta olan Avustralya’nın çeşitli bölgelerinde farklı iklimler yaşanıyor. Bu iklim tipleri yangına uygun hava koşullarını oluşturan iklimler. Dolayısıyla yangınlar Avustralya için yeni değil, yılın belli zamanlarında belli bölgelerde yaşanıyor. Hatta kıtanın yaza başladığı dönem olan Aralık ile birlikte “yangın mevsimi”geldiği de bilinir.
Ancak son zamanlarda değişen iklim koşulları sebebiyle yaz mevsimine ait hava koşulları Avustralya’ya daha erken yani ilkbaharda geldi. Bu da hem “yangın mevsimi” olarak bilinen dönemi uzatmış hem de yangını tetikleyen koşulları daha da artırmış oldu. Daha erken gelen, daha etkili olan ve daha yaygın bir alanda meydana gelen yangınlar ülkeyi hazırlıksız yakaladı.
İngiliz bilim insanlarının orman yangınları üzerinde yaptığı araştırmalar sonucu bulunan 57 bilimsel makale Avustralya’da, yangını tetikleyen hava koşulları olan; yüksek sıcaklık, kuru hava, düşük nem, kuvvetli rüzgarlar ve az yağmurun hakim olduğunu söylüyor. Met Office Hadley Centre’dan Prof. Richard Betts, Avustralya yangınlarının, Dünya’nın ortalama sıcaklığının 3 santigrat derece artması halinde Dünya genelinde neler olabileceğinin bir göstergesi olduğunu söyledi.
- Yangınlarla nasıl mücadele ediliyor? Neden kontrol altına alınamıyor?
Yangınların etkili olduğu bölgeler olan Victoria, Queensland, New South Wales gibi eyaletlerde olağanüstü hal ilan edildi. Avustralya’nın yangınla mücadele birimlerinin tümüyle sahada olmasının yanı sıra, hükümet ordunun çeşitli birliklerini de görevlendirdi. Hava kuvvetleri, deniz kuvvetleri, arama-kurtarma birlikleri, tahliye uzmanları sahada görev yapıyor. Ayrıca ABD, Kanada, Yeni Zelanda da kendi destek ekipleriyle yangınlara müdahale ediyorlar. Pink, Nicole Kidman, Keith Urban, Leonardo DiCaprio, Chris Hemsworth, Kylie Minogue, Kylie Jenner gibi Dünyaca ünlü sanatçılar maddi destekte bulundular. İlaveten gönüllüler ve sivil toplum kuruluşları da arama-kurtarma ile yangından etkilenen insanlara ve canlılara destek olunması ile ilgili çalışıyorlar.
Her türlü çabaya rağmen yangını tetikleyen hava koşulları etkisini sürdürüyor. Şu anda yaz mevsiminde olan Avustralya’da yılın en sıcak dönemleri Ocak ve Şubat ayları. Dolayısıyla yangınların tamamen kontrol altına alınması yakında zamanda mümkün olamayacak gibi görünüyor.
- Yarım milyar hayvanın öldüğü doğru mu?
Bir çok yerde buna benzer sayılarının yazılmış olmasına rağmen kaç tane hayvanın öldüğüne dair bir hesaplama yapmak oldukça güç. Bahsedilen sayı yanan alanın yüz ölçümü üzerinden yapılan tahmini bir hesaplama. Sayıyı tam olarak bilmek mümkün olmasa da buna yakın olduğu söylenebilir.
- Yangınlar insanları nasıl etkiledi?
Yapılan açıklamalar, şu zamana kadar 28 kişinin öldüğü, 2000’den fazla evin zarar gördüğü yönünde. Doğal afetlerde sıklıkla rastlanan elektrik kesintisi ve telefonla iletişimde sorunlar bu yangınlarda da yaşanmış. Twitter’da evleri yanan kişilerin çektiği fotoğraflara ve yangında ne kadar çaresiz hissettiklerine dair paylaşımlarına rastlamak mümkün.
- Halk neyi protesto ediyor?
Avustralya Hükümeti iklim değişikliğini inkar eden bir tutum içerisinde. Yıllardır kömüre yatırım yapan ve iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik soruları yanıtsız bırakan Başbakan Scott Morrison’un umarsız tavrı halkı çileden çıkarıyor. Bugünkü felaketin nedeninin bu umarsız ve vurdumduymaz yaklaşım olduğunu düşünen kesim Morrison’u ve hükümeti protesto ediyor.
- Develerin itlaf edileceği haberi doğru mu? Neden böyle bir şey yapılıyor?
Develer Avustralya’ya özgü türler değiller. 19. Yüzyılda taşımacılıkta kullanılmak üzere Hindistan’dan ve Afganistan’dan Avustralya’ya getirilmişler. Uzun zaman da bu amaçla kullanılarak insanların sadık dostu olmuşlar. Ancak daha sonra taşımacılık için gelişmiş yöntemler ortaya çıkınca develere ihtiyaç kalmamış. Develerin adadan transferi de sağlanamadığı için hayvanlar burada başı boş kalmışlar. Adada yaklaşık olarak 1,2 milyon devenin var olduğu tahmin ediliyor. Çok su tüketen develer maalesef yeterince su bulamıyorlar. Su aramak için yerleşim alanlarına yaklaşmaya, insanların evlerine saldırmaya ve çocuklar için tehdit unsuru olmaya başladılar. Kısıtlı su kaynaklarını paylaşmak istemeyen hükümet çare olması için develerin itlaf edilmesine karar verdi.
Yazının başında artık hiç bir yerin bana Dünya’nın öbür ucu gibi gelmediğini söylemiştim. Gerçekten böyle düşünüyorum çünkü yerel gibi görünen bu sorunlar aslında küresel. Biz farkında olsak da olmasak da böyle. Bugün Avustralya yangınlarla başa çıkmaya çalışıyor, yarın bir benzeri bizim başımıza da gelebilir. Bu ya da başka bir şekilde bizi de sıkıntıya düşürebilir. Örneğin kuraklık sebebiyle su sıkıntısı yaşayabiliriz.
Öneminin ve ciddiyetinin farkında olmadığımız sorunlar bizi zor bir geleceğe taşıyor. Bunu içten içe biliyoruz ama yüzleşmek zor, saklanmak kolay. Gelecek dediğimizde ilk akla gelenlerin uzay teknolojileri, kolay ve konforlu ulaşım imkanları, iletişimin hızlı ve etkili yolları, yapay zekanın üzerimizden aldığı iş yüküyle bize kalan ekstra vakit olması güzel. Ama bu resimde ihmal ettiğimiz çok önemli bir şey var: Bugüne dek bize yaşamak için ihtiyacımız olan her şeyi veren Dünya ve bin yıllardır Dünya ile sürdürdüğümüz derin ilişki.
Geleceği tasarlarken gözümüzde canlandırdığımız her karede muhakkak ağaçlar, denizler, ormanlar, akarsular, bulutlar, toprak, gökyüzü, bitkiler ve diğer canlılar da olsun. Çünkü insan tarih boyunca onlarla birlikte var oldu ve onlarsız bir yaşam düşünülemez.
Teşekkürler,
Umay Yılmaz
Kaynaklar: CNN.com, The guardian.com, AccuWeather.com, livescience.com
Bu yazıyı paylaş:
Yorum gönder