Film Önerisi: A Different Man
Sebastian Stan, “A Different Man” filminde olağanüstü bir performans sergiliyor; Oscar kazanırsa şaşırmam!
Yönetmen Aaron Schimberg, hikâyeyi öyle bir kurgu ve atmosferle işliyor ki Edward’ın yaşadığı içsel buhranı adeta biz de yaşıyoruz. Filmin atmosferi oldukça karanlık, fakat ince mizah dokunuşları bu kasvetli dünyada nefes almamızı sağlıyor. Stan’in Edward karakterini canlandırırken beden dili ve yüz ifadeleri, onun dış görünüşüne yönelik derin kaygılarını güçlü bir şekilde hissettiriyor.
Teknik açıdan film, görselliği ve kullanılan kamera açılarıyla Edward’ın karakter gelişimini destekliyor. Çekimler, New York’un eski bağımsız sinema tarzına bir selam niteliğinde ve filmin tonunu güçlendiriyor. Sinematografi yönetmeni Wyatt Garfield, 70’lerin indie tarzına göz kırpan çekim teknikleriyle Edward’ın içsel çalkantılarını ve çevresindeki kaotik dünyayı daha yoğun hissettiriyor.
Filmin öne çıkan bir diğer yönü ise kıskançlık ve özgüven eksikliğine yaptığı vurgu. Edward’ın kendi geçmişinden esinlenen bir oyunda başrolü alamaması ve bu rolü bir başkasının (Oswald rolünde Adam Pearson) alması, Edward’ın içsel krizini daha da derinleştiriyor. Oswald, aynı fiziksel durumu yaşarken toplumun yargılarından etkilenmeyen, özgüvenli bir karakter olarak Edward’ın kırılgan kimliğini tehdit eden bir figür olarak öne çıkıyor. Bu ikili, toplumun dış görünüşe dayalı önyargılarını ve bu önyargıların bireyin kimliği üzerindeki etkilerini gözler önüne seriyor.
Edward’ın yeni kimliğiyle tanışması, bir yandan toplumun güzellik standartlarına ironik bir şekilde göndermede bulunurken, diğer yandan herkesin kendini yeniden tanımlama arzusunu ele alıyor. Adam Pearson’ın canlandırdığı Oswald karakteri, Edward için bir “ayna” görevi görüyor. Oswald, aynı fiziksel duruma sahip olmasına rağmen toplum tarafından daha çok kabul gören, güven duyulan bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Oswald’ın özgüveni, Edward’ın kıskançlık ve hayranlık arasında sıkışıp kalmasına neden oluyor ve Edward’ın içsel çelişkisini daha da derinleştiriyor. Bu da izleyiciyi, kendi eksikliklerimize başkalarının bakış açısıyla nasıl daha farklı baktığımıza dair düşündürüyor.
Son olarak, film müziklerine de değinmek gerek. Umberto Smerilli’nin besteleri, Edward’ın ruh hâlini derinleştiriyor ve karakterin içsel dönüşümünü yansıtıyor. Filmdeki müzikler, yalnızca atmosfer yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda Edward’ın kendini kabullenme yolculuğunda hissettiklerini de dışa vuruyor.
Haftaya Görüşmek Üzere!
Melis Özyurt
Bu yazıyı paylaş: