Avrupa liderleri, Ukrayna konusunda ABD’nin belirlediği diplomatik çizgiden dışlanma ihtimaliyle karşı karşıya kalırken, Paris’te acil bir güvenlik zirvesi düzenledi. Zirvenin temel amacı, Rusya ile ABD arasında yürütülen Ukrayna müzakerelerinde Avrupa’nın söz sahibi olabilmesi için ortak bir strateji geliştirmek.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yakında görüşeceğini açıklaması, Avrupa’nın Ukrayna’daki sürece nasıl dahil olacağına dair yeni soru işaretleri doğurdu. Avrupa liderleri, ABD'nin Ukrayna konusundaki politikalarının net olmadığına inanıyor ve Trump’ın Avrupa’yı sürecin dışına itebileceği ihtimaline karşı proaktif bir yaklaşım benimsemeye çalışıyor.
Bu doğrultuda Paris zirvesi, iki temel konuda harekete geçmeyi hedefliyor: Avrupa’nın savunma harcamalarını artırması ve olası bir ateşkes sonrası Ukrayna’ya asker göndermesi. Ancak, Ukrayna'nın doğrudan müzakere sürecine dahil edilmesi gerektiği görüşü de Avrupalı liderler arasında güçlü bir şekilde savunuluyor. Avrupa'nın güvenlik stratejisinin geleceği açısından kritik bir döneme girildiği belirtilirken, Rusya’nın NATO’nun doğuya doğru genişlemesinden duyduğu rahatsızlık da dikkate alınması gereken faktörler arasında yer alıyor.
Avrupa İçin Zorlu Kararlar
Paris zirvesine İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Polonya, İspanya ve Baltık ülkeleri katılım sağladı. Ancak savunma harcamalarında somut bir artış konusunda mutabakata varılması zor görünüyor. Polonya, 2025’te GSYİH’sinin yüzde 4,47’sini savunmaya ayırmayı planlarken, İngiltere henüz yüzde 2,5 seviyesine ulaşmış değil. Almanya ise yaklaşan genel seçimler nedeniyle büyük bir taahhütte bulunma konusunda çekimser.
Paris toplantısının en önemli gündem maddelerinden biri de Ukrayna’ya asker gönderme olasılığı. Avrupa’nın bu noktadaki yaklaşımı, bir "güvence gücü" oluşturmak üzerine kurulu. Bu birlikler, doğrudan savaşan taraf olarak değil, olası bir ateşkes hattının gerisinde konuşlanmış destek unsurları olarak konumlandırılacak. Amaç, Ukrayna’ya yalnız olmadığı mesajını vermek ve Moskova’ya olası ihlallerin Avrupa’nın tepkisine neden olacağını göstermek.
Ancak, Avrupa kamuoyunda Ukrayna’ya asker gönderme fikri ciddi bir tartışma konusu. Özellikle İtalya’da yapılan anketler, halkın yarısının Ukrayna’ya ek askeri destek sağlanmasını istemediğini gösteriyor. Bu durum, Avrupa hükümetlerinin asker konuşlandırma kararını zorlaştıran faktörlerden biri olarak öne çıkıyor.
Avrupa’nın ABD ile Güvenlik İlişkileri Belirsizliğini Koruyor
ABD, Avrupa müttefiklerine Ukrayna ile ilgili altı maddelik bir belge sundu. Bu belgede, hangi ülkelerin Ukrayna’ya asker göndermeye istekli olduğu, hangi devletlerin Rusya’ya yönelik yaptırımları artırabileceği ve mevcut yaptırımların daha sıkı bir şekilde uygulanmasına kimlerin destek vereceği gibi kritik sorular yer alıyor. Ancak bu tür diplomatik süreçlerin haftalar süren görüşmeler gerektirdiği göz önüne alındığında, Avrupa'nın hızlı karar alma konusunda zorlanacağı düşünülüyor.
ABD'nin Ukrayna konusunda Avrupa’ya güvenlik garantisi sunup sunmayacağı belirsizliğini koruyor. Eğer Avrupa, Ukrayna'ya asker gönderme kararı alırsa, ABD'nin desteği olmadan bu süreci nasıl yöneteceği büyük bir soru işareti. Zira Trump yönetimi, NATO’ya olan bağlılığı konusunda net bir duruş sergilemiyor ve Avrupa’nın kendi güvenlik politikalarını şekillendirmesi gerektiğini savunuyor.
Paris zirvesi, Avrupa'nın Ukrayna konusunda ortak bir strateji geliştirme çabalarının önemli bir adımı olarak değerlendiriliyor. Ancak Trump yönetiminin Avrupa’nın taleplerine nasıl yanıt vereceği henüz netleşmiş değil. Avrupa’nın güvenlik mimarisinin değişebileceğine dair endişeler artarken, bölgesel aktörlerin alacağı kararlar önümüzdeki dönemde Avrupa-Rusya ilişkilerinde belirleyici olacak.
Trump’ın Tepkisi Ne Olacak?
Paris toplantısının ardından Avrupa’dan bir heyetin Washington’a giderek ABD yönetimiyle görüşmeler gerçekleştireceği belirtiliyor. İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın önümüzdeki günlerde ABD’ye planlı bir ziyareti bulunuyor. Bu ziyaret, Avrupa ile ABD arasında köprü görevi görebilir ve Brexit sonrası ilişkilerin yeniden şekillenmesi için bir fırsat sunabilir.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron uzun süredir Avrupa’nın savunma konusunda bağımsızlığını artırması gerektiğini savunuyor. Ancak Avrupa’nın kendi güvenlik stratejisini oluşturması, ABD’nin tutumuna bağlı olarak daha karmaşık bir hale gelebilir. Eğer Trump, Avrupa’nın Ukrayna konusunda müzakere masasında yer almasını reddederse, Avrupa’nın askeri yardımları kesme ihtimali bulunuyor. Ancak bu kararın, uzun vadede Avrupa'nın güvenlik dengelerini nasıl etkileyeceği tartışma konusu.
Sonuç olarak, Paris zirvesi Avrupa'nın Ukrayna politikasında yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. Ancak, Trump yönetimiyle yürütülecek müzakerelerin sonucuna bağlı olarak, Avrupa'nın güvenlik politikalarının nasıl şekilleneceği konusunda belirsizlik devam ediyor. Avrupa’nın atacağı adımlar, Ukrayna’daki savaşın seyrini ve kıtanın uzun vadeli güvenlik stratejisini belirlemede kritik bir rol oynayacak.