Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze ile ilgili yaptığı açıklamalara sert tepki gösterdi. Trump’ın ABD’nin Gazze’de “yönetimi devralacağı” yönündeki sözlerine karşılık Erdoğan, Gazzelilerin topraklarını terk etmeye zorlanamayacağını belirtti ve "Gazzelileri binlerce yıllık ezeli ve ebedi vatanlarından çıkarmaya kimsenin gücü yetmez" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Asya ziyareti öncesinde Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada, “Siyonist yönetimin baskısıyla yeni ABD yönetiminin Gazze ile ilgili gündeme getirdiği önerilerin bizim açımızdan konuşulmaya değer hiçbir yanı yoktur” dedi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da benzer şekilde, Gazze halkını denklem dışı bırakmaya çalışan tüm girişimlere karşı olduklarını belirtti.
Trump’ın açıklamaları dünya genelinde büyük tepkilere neden oldu. Hamas, bu öneriyi "Ortadoğu'daki yangına benzin dökmek" olarak değerlendirdi. Filistin Yönetimi ve Arap Birliği de Trump’ın sözlerini sert bir dille eleştirdi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, Filistin halkının zorla yerinden edilmesinin uluslararası hukuku ihlal edeceğini belirtti.
Avrupa’dan da tepkiler gecikmedi. İngiltere, Fransa, İrlanda ve Rusya, Trump’ın planını reddettiklerini açıkladılar ve iki devletli çözüm vurgusu yaptılar. Çin ve Avustralya da benzer şekilde, Filistin halkının kendi topraklarında kalmasının ve iki devletli bir çözümün gerekliliğini savundular.
Filistin halkı ise Trump’ın önerisine sert tepki gösterdi. BBC’ye konuşan Gazzeli vatandaşlar, Gazze’yi terk etmeyeceklerini ve burada yaşamaya devam edeceklerini vurguladı. ABD’de ise Trump’ın açıklamaları Demokrat Parti içerisinden de eleştirildi. Senatör Chris Murphy, Trump’ın Gazze planını "akıl dışı" olarak nitelendirirken, Kongre’nin tek Filistinli Amerikalı üyesi Rashida Tlaib, bu sözleri "etnik temizlik çağrısı" olarak değerlendirdi.
Trump’ın bu açıklamaları, İsrail-Filistin meselesinde gerilimi daha da artırırken, uluslararası kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Uzmanlar, Trump yönetiminin Gazze’yi devralma planının somut bir temele dayanmadığını ve bölgedeki istikrarsızlığı daha da derinleştirebileceğini belirtiyor.