Bir ekipteki her bireyin fikirlerini dinleyen, onların sahip olduğu değerlere önem veren bir yönetici olabilir misiniz? Kurum kültürüyle aynı düşünmeyen, farklı yaşam stiline sahip olan, dünyaya başka bir bakış açısıyla yaklaşan bireylerin ekibinizde olduğunu bilerek, onları ötekileştirmeden kucaklayan, şirket kültürüyle aynı düşünmemesine rağmen onların kendi olmalarına izin veren bir lider olabilir misiniz? Bütün farklılıklar karşısında daha büyük bir grubun parçası olmanın tadına varmak, bu gerçekten harika bir şeydir ve yeni çağda artık büyük bir değerdir. Çünkü ne de olsa, hepimizin bir araya gelmesi yalnızca büyülü bir kazadan ibarettir. Öyleyse denge, yetenek, yaratıcılık ve ‘Beyaz Vadide Yürüyüş’ için son derece saf, masum ve sadece ekipteki kişilerin fikirlerine odaklanan yenilikçi bir kurum kültürüne 2025 yılı itibariyle hazır mısınız?
Değerli Olanı Fark Edin
Ne var ki, yöneticinin çalışanları dinliyor olması çalışan motivasyonu arttırıyor. Ve onlara cesaret veriyor. Diğer yandan, çalışanın vizyonu ne denli parlak veya zenginse heyecan verici fırsatlara yönelmesi o kadar olası oluyor. Bu da tüm ekibin daha umutlu olmasını sağlıyor. Ve değersiz olanı elemeyi öğrenmekse başkalarını dinleyerek iş fikrine yatırım yapmaya bağlı hale geliyor. Bunun için ise çalışanın kendini anlatmasına olanak tanımak gerekiyor. Aslında bir bireyin düşünme ve anlatma, yani fikir özgürlüğüne sahip olması İnsan Hakları Bildirgesi’nin en önemli maddelerinden biri. Bunu yok saymak ise çalışanı komple yok saymak demek oluyor. Örneğin MIT Press tarafından yayınlanan ve girişimci Daniel Aronson’un Penguin Random House’dan çıkan The Value Of Values adlı kitap bültenindeki yazıya göre “Değerlere göre hareket etmek herkesin yararına iyilik yapmak sonuçta önemli ölçüde fayda sağlayabilir, ancak birçok iş lideri yanlışlıkla doğru şeyi yapmanın karı düşüreceğine inanır. Bu inanç, işletmeleri finansal ve rekabet açısından daha başarılı olmaktan ve dünyaya daha fazla iyilik sunmaktan alıkoyan en büyük engeldir. Değerlere göre hareket etmek sadece kazanan bir iş stratejisi olmakla kalmaz, aynı zamanda çoğu durumda çok az ek yatırımla şirketin gücünü, kârını ve rekabet avantajını artıran bilinçli bir seçimdir. Değerler ile hareket etmenin gerçek ticari faydasını hesaplamak ve yakalamak, sürdürülebilirlik ve sorumluluk kılavuzunda çok ihtiyaç duyulan bir güncellemeyi sağlar. Daha da önemlisi, yöneticilere kârlılığı artırmak, müşteri kazanmak ve kendi kariyerlerini hızlandırmak için değerlerin değerinden nasıl yararlanacaklarını gösteriyor.” diyor. Böylece uzun vadede başarılı olmak için hani değerleri önemsediğinizi saptamak kariyer açısından ciddi bir fark oluşturuyor. Daha fazla açıklamak gerekirse değerler listesi oluşturmanın bir diğer anlamı da, sezon indirimlerini önemsemenin geçici bir değer olduğuna vurgu yapması.
Zarafete Sahip Olun
The New York Times yazarı olan Kate Murphy ise 2020 yılında yazdığı Talk Less. Listen More. Here’s How adlı yazıdaysa “Ancak yine de dinlemek konuşmaktan daha değerli olabilir. Savaşlar yapıldı, servetler kaybedildi ve dinleme eksikliği nedeniyle dostluklar mahvoldu. İnsan olarak ancak dinleyerek etkileşime geçebilir, anlayabilir, iş birliği yapabilir ve gelişebiliriz. Kişisel, profesyonel ve politik her türlü başarılı ilişkinin temelidir. Bir annenin sakinleştirici sesi, bir sevgilinin fısıltısı, bir akıl hocasının rehberliği, bir amirin nasihati, bir liderin toparlayıcı çağrısı ve bir rakibin alayları sonuçta bizi şekillendirir. Ve kötü, seçici bir şekilde dinlemek ya da hiç dinlememek, dünyaya dair anlayışınızı sınırlar ve olabileceğinizin en iyisi olmanızı engeller.” diyor. Dünya görünüşünün kısıtlı olduğunu hissettiğimiz biriyle ise sosyal bir etkinlikle dahi karşı karşıya kalmak oldukça can sıkıcı.
The Entreprenuer yazarı Deep Patel ise 11 Ways Successful People Deal With People They Don’t Like başlıklı yazısında “Nezaket öfkenin önüne geçer. Tüm insanlara nezaket ve nezaketle davranmayı öğrenmenin anahtarıdır. Bu, hoşlanmadığınız biriyle aynı fikirde olmanız veya onun söylediklerine uymanız gerektiği anlamına gelmez. Onlarla etkileşimde bulunurken tutarlı bir nezaket düzeyini korumanız yeterlidir.” diye yazıyor. Böylece seçkin bir düzeyde gelişmesini istediğiniz bir kariyeriniz varsa hem iş kalitesine hem de sosyal alanda iletişim becerisine sahip olmanın en zarif yolu diğerini duymayı öğrenmekten geçiyor. Doğal olarak, bir davete katıldığımızda insanların bunu nasıl söylediklerine, söylerken ne yaptıklarına, hangi bağlamda ve söylediklerinin içinizde nasıl yankı bulduğuna da dikkat edersek, böylece bu izlenimler sayesinde yavaş yavaş sosyal zarafete sahip olunuyor.
Doğru Şeyi Yapın
Yazar Hesiodos ise Theogonia İşler ve Günler kitabında “Güzel konuşayım derken, yalan söyleme.” diye yazıyor. Öyleyse, kayıp dinleme sanatının değerini bize hatırlatan bu cümleden anlaşılacağı üzere, aslında aktif bir dinleyici olursak ne çok yanılgıdan sıyrılıp doğru bilgiye ulaşacağımızın sonucu çıkıyor. Kariyerde bilgiyi doğru kullanmaksa, zamanı iyi yönetmemizi sağlıyor. Özellikle çalışanların her biri farklı görüş ve becerilere sahipken onları dinlemeden ilerlemekse şirketin başarı ivmesini düşürüyor. Ve fikirleri doğru uygulamanın en iyi yoluysa zaman alacağını bilerek sabretmek oluyor.
Hikayenizi Paylaşın
The Fast Company’de yayınlanan Why Storytelling Is The Ultimate Weapon başlıklı yazıya göre “İş hikâye anlatımının yeni müjdesi, insan doğasına ilişkin ortak görüşlere meydan okuyor. Kendimizi Homo sapiens olarak adlandırdığımızda, türümüzü gerçekten ayıran şeyin insan zekâsı (bilgelik) olduğunu savunuyoruz. Maliyet ve faydaları tarafsız bir şekilde sunarak en iyi şekilde ikna edebileceğimizi düşündüğümüzde, bu görüşü zımnen onaylıyoruz. Ama biz mantıktan çok duygu canavarlarıyız. Bizler hikâye yaratıklarıyız ve bir zihnin ya da tüm dünyanın değişme süreci ‘Bir varmış bir yokmuş’ ile başlamalı.” diyor. Aslında, birden fazla dilde olmanın, birden fazla bilgiden yararlanmanın insana kattıkları nedir diye düşünecek olursak ‘Hikâye anlatıcılığı’ bizi iyi hissettiriyor. Farklı insanlarla bir araya gelerek farklı fikirleri öğrenebilme fırsatına sahip olmanın artıları oldukça fazla. Hep aynı insanlarla bir arada olmaksa hedefleri tutturmaya olanak tanısa da uzun vadede öteki olmanızı sağlıyor ya da sizi kısıtlıyor. Bu sebeple hikayenizi karşılıklı olarak paylaşmaya değer gören ve farklı bireylerin de size anlatmasına olanak tanıyanlar daha ilham dolu ve iş dünyasındaki yeni projelere beraber katılmaya daha yatkın oluyor.
Bundan böyle, “Çarpıcı... Baksana, aslında sende Güney Afrika şapkası da var, bize biraz oradan da perspektif verebilirsin.” gibi cümleler söylemeye hazır olun — gerçekten iyi bir ekip yöneticisi olmayı düşlüyorsanız tabii !
Ezgi Özsan