Gelecek vadeden iş modelleri, kariyer dünyasının basamaklarını birer birer tırmanırken kaçınılmaz olarak ilham verici bir takım oyuncusu ya da başarılı bir yönetici olmak için iletişimin olmazsa olmazları arasında iyi birer dinleyici rolünde yer almak geliyor. Dinleyici olarak duyduğu şeylerden bir büyük resim çıkarmayı başaran, emek ve sabırla derlenmiş o yolculuğa çıkmayı göze alan herkesin aşağı yukarı iyi bir dinleyici olmak gibi bir kaygı güttüğünü duymuşuzdur. Öyle ki, hızla gelişen sektörün bir parçası olmayı istiyorsak ekip içerisinde bizi gerçek anlamda dinleyen bir kişinin desteğiyle veya dinleyici olarak karşımızda duran kişinin söylediklerinin tadına varmış olarak yola devam etmek herkesi motive ediyor. Daha doğrusu, dinleyici olmamız bir nevi karşımızdakini duymaya imkân sunuyor. Öte yandan, sadece dinleyici olmanın karşımızdaki kişi üzerinde pasif bir duruş olduğunu savunanlar da var. Peki ama yaşamın o dipsiz kuyuya benzer haliyle ona doğru eğilip uzun uzun izleyenlerden, yani yalnızca kendini dinleyenlerden misiniz? Yoksa fark yaratmak ya da karşınızdakini duymak için ‘Antenleri’ ayarlayanlardan ve yeni fikirleri yakalamak için pür dikkat açanlardan mısınız?
Dünyayı Dinleyenlerden Olun
Amerikalı yazar Toni Morrison’ın Literary Hub’da yer alan NEA Art Magazine şirketine verdiği röportaj yazısında “Princeton’da yaratıcı yazı dersleri verdiğim sırada, hayatları boyunca öğrencilerime bildikleri şeyleri yazmaları söylenmişti. Derse her zaman, ‘Bunu hiç dikkate almayın’ diyerek başlardım. Birincisi, hiçbir şey bilmiyorsunuz; ikincisi de ne gerçek aşkınızı duymak istiyorum, ne ana babanızı ne de arkadaşlarınızı. Tanımadığınız birini düşünün. Rio Grande’de çat pat İngilizce konuşan Meksikalı bir kadın garson? Ya da Paris’te görmüş geçirmiş bir kadın? Hayal edin, yaratın. Daha önce yaşadığınız bir olayı kayda geçirmeye ya da onu düzenlemeye kalkmayın. Bunu yapmalarının ne kadar etkili olabildiğini her gördüğümde şaşırmışımdır. Varoluşlarının tamamen dışında bir şeyi tahayyül etme yetkisi verildiğinde her zaman alışılmışın dışına çıkıyorlardı. Bunun onlar için iyi bir alıştırma olduğunu düşünürdüm. Eninde sonunda ortaya çıkan şey yine de bir otobiyografi olsa bile, hiç olmazsa kendileriyle bir yabancı olarak ilişki kurabiliyorlardı.” diyor. Bu yüzden, bir başkasını dinleyerek kendi sahip olduğumuz konfor alanının dışına çıkarak y farklı fikir ve olaylara açık olmanın önemine değiniyor. Sonundaysa, sıra dışı olanı havada yakalamak paha biçilemez oluyor.
Empati Değerdir
Forbes yazarı Dana Brownlee ise Are You Really Listening Or Just Waiting To Talk? There’s A Difference başlıklı yazıda şöyle söylüyor “Güçlü bir liderin özelliklerini düşündüğümüzde, ‘iyi bir dinleyici’ genellikle akla gelen ilk becerilerden biri değildir, ancak belki de öyle olmalıdır. Özellikle bu Covid-19 döneminde, liderler stresli, endişeli çalışanların çoğu zaman işe dönüş konusunda tereddütlü olduklarından, empati ve duygusal zekâ gibi nitelikler yüksek talep görecek ve muhtemelen başarılı liderleri başarısız olanlardan ayıracak. Tartışmasız, bu tarz bir liderlik için en gerekli bileşenlerden biri aktif ve özgün bir şekilde dinleme yeteneğidir. Hayır, sadece herkesin yapabileceği sıradan bir dinleme değil, başka bir düzeyde dinleme.” diye bahsediyor. Bu sebeple, düşündüğümüzden daha derin olan insandan edindiğimiz bütün geri bildirimler bir noktada eskiyen kalıplara ve değerini kaybetmiş iş veren yapısına üstün gelebiliyor. Haliyle bu davranış, insanların kendini değerli hissetmelerini sağlayarak daha güçlü bağlar kurmayı kolaylaştırıyor.
Arzulu Bir Dinleyici Olun
Yazar Ralph G. Nichols ve Leonard A. Stevens’ın Harvard Business Review’da yazdığı Listening The People adlı yazıya göre “Kullanılmayan potansiyel pratik olarak hiçbir şarta bağlı olmaksızın, insanların genel olarak nasıl dinlemesi gerektiğini bilmedikleri söylenebilir. Çok iyi işiten kulakları vardır, ancak bu kulakların dinleme adı verilen şey için etkili bir şekilde kullanılmasına olanak sağlayacak gerekli işitsel becerileri nadiren edinmişlerdir. Birkaç yıldır insanların duyduklarını anlama ve hatırlama yeteneklerini test ediyoruz. Minnesota Üniversitesi'nde binlerce öğrencinin ve yüzlerce iş ve profesyonel insanın dinleme yeteneğini inceledik. Duyduğu şeylerin yalnızca yarısını hatırlıyorlar. İnsanların dinleme sorununun ve gelişmiş işitsel becerilerin işleri ve işleri için neler yapabileceğinin farkına vardıklarında ne olacağı olabilir.” diye vurguluyor. Böylelikle, sahip olduğumuz en iyi şeyi, yani eğer ki ekip arkadaşımızın neye ihtiyaç duyduğunu işitmek ya da yenilikçi fikirleri yakalamak için kulaklarımızı dört açmamızın önemine değiniyor. O da, aktif bir dinleyici konumuna geçerek yok olup gitmesini istemediğiniz fikirleri belki de dinledikten hemen sonra not almamız gerektiği gerçeği oluyor.
Eleştiri Anlamsızdır
Yazar Paul Auster Köşeye Kıstırmak adlı kitabında “Cesaretini toplamak için derin bir soluk aldı. Uzandı, sigarasını masanın üstündeki tablaya bastırıp söndürdü. Konuşması boyunca da gözünü tabladan ayırmadı, sanki benimle değil de kül tablasıyla konuşuyordu. Sönmüş sigara eleştiri getirmeyecek sessiz bir dinleyiciydi.” sözleriyle bize masum bir isteği anlatıyor. O da bizi eleştirmeden dinleyecek biriyle karşılaşma özlemi. Dolayısıyla yalnızca dinleyici olmak, biraz da hoşgörü sahibi bir iş arkadaşlığı için elzem hale geliyor. Diğer yandan, bunu söylemek tuhaf görünse de her daim konuşan olmaktan çok dinleyici olmanın daha önemli olması. Bazen, herkesin aynı fikirde olmasını beklemek biraz da gerici bir zihniyet olarak algılanıyor. Bu aynı, üst komşunuzun en ufak seste kapınıza vurarak aslında sizin de onun gibi hiç ses çıkarmayan birine benzeyen birine dönüşmenizi istemesine benzer. Yaratıcılığı, özgünlüğü, farklılıkları ve takım olmayı kısıtlar. Hatta, herkesin aynı olabileceğini düşünmek, yani yeni fikirlerin asla fayda vermeyeceğiyle ilgili son derece kötümser, biraz da kulağa fazlasıyla yaşlı bir fikir gibi geliyor. Nitekim, her anlatılan hikâyenin, insanın duyguları ve farklı dokusu vardır. Elbette, bu diğer kişiyle aynı fikirde olmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Aslında yazıdan da anlaşıldığı üzere farklı fikirleri dinlemenin bir özelliği de medeniyet solumanın mutluluğunu tadan insan olmaya bir tık daha yaklaştığımızı gösteriyor. Sürekli eleştirilen bir ekip arkadaşımızın mutsuzluğu ise tüm ekibi etkiliyor. Bize mutluluğu getirense iyi, güzel yanlarımızı destekleyen ekip arkadaşlarına sahip olmaktan geçiyor.
Olaylara Neşe Getirin
Yazar Ayn Rand ise Atlas Vazgeçti adlı kitabında “Neşe insanın yakıtıydı.” diye yazıyor. Elbette, gülümsemenin ya da pozitif olmanın bulunduğumuz odanın havasını temizlediğini hepimiz deneyimlemişizdir. Dinleyicinin güler yüzlü olmasıysa bulunduğumuz ortamı daha iyi bir hale getirebiliyor. Bu yüzden, şirket bünyesinde böyle bir dinleyici olmak pozitif bir artı sayılıyor. Gerektiği yerde neşeli bir espri kurgulayabilmenin olanağı ise dinleyici olduktan sonra anlatıcının karakterini, düşüncelerini saptayabilmek ve de ortama uygun bir mizahi yaklaşım sergileyebilmekte. Neşenin kaynağı olan kişinin ise topluluğu anlık da olsa motive eden olduğuysa aşikâr. Toplulukta yer alan yüzlerin ise narin, gürültülü, cömert ve dünyevi bir gülüşü olacağı kesin. Ve şişkin egoların parçalanacağı da. Özellikle, etkinlik esnasında konuşmacının coşkulu olması dinleyiciyi konunun içerisinde tutuyor.
En İyi Korunma Otantik Olmaktır
The Wall Street Journal’da yayımlanan How to Be a Better Listener adlı yazıya göre dinleyicinin ne yapması gerektiğiyle ilintili yazar Rubine Madan Fillion şunları söylüyor.
• Cep telefonunuzu bir kenara bırakın.
• Diğer kişinin ne söyleyeceğini zaten bildiğiniz varsayımını bırakın.
• Konuşmanın odağını netleştirmek için açıklayıcı sorular sorun.
• Daha fazla bilgiyi yansıtmak veya özetlemek için duraklamaları kullanın.
• Konuşmacının söylediğini düşündüğünüz şeyi başka sözcüklerle ifade edin ve hedefte olup olmadığınızı sorun.
Aslında, özgün olmanın değerini hepimiz bilir, takdir ederiz. Bunun içinse karşımızdaki insanı dinlemeden önce öğrenme arzusun harekete geçirmekse bize kalıyor. Diğer bir deyişle özgün olmanın en önemli yolu öğrenme arzusunu odağınızdan yok etmemek oluyor. Böylece daha fazla insanla bir araya gelme ihtimaliniz doğuyor. Çünkü otantik olmak için herkesi dinlemek, aralarından size özel, yani rafine olduğunu düşündüğünüz o şeyi seçerek diğerlerini elemek. Aslında bu ufak çaplı bir motivasyon arttırma örneğidir. Ve birlikte çalıştığımız insanlarla bizi verimli bir zeminde buluşturan bu bize özgü özellikler, aynılaşmanın da önüne geçiyor.
Hikayenizi Paylaşın
The Fast Company’de yayınlanan Why Storytelling Is The Ultimate Weapon başlıklı yazıya göre “İş hikâye anlatımının yeni müjdesi, insan doğasına ilişkin ortak görüşlere meydan okuyor. Kendimizi Homo sapiens olarak adlandırdığımızda, türümüzü gerçekten ayıran şeyin insan zekâsı (bilgelik) olduğunu savunuyoruz. Maliyet ve faydaları tarafsız bir şekilde sunarak en iyi şekilde ikna edebileceğimizi düşündüğümüzde, bu görüşü zımnen onaylıyoruz. Ama biz mantıktan çok duygu canavarlarıyız. Bizler hikâye yaratıklarıyız ve bir zihnin ya da tüm dünyanın değişme süreci ‘Bir varmış bir yokmuş’ ile başlamalı.” diyor. Aslında, birden fazla dilde olmanın, birden fazla bilgiden yararlanmanın insana kattıkları nedir diye düşünecek olursak ‘Hikâye anlatıcılığı’ bizi iyi hissettiriyor. Farklı insanlarla bir araya gelerek farklı fikirleri öğrenebilme fırsatına sahip olmanın artıları oldukça fazla. Hep aynı insanlarla bir arada olmaksa hedefleri tutturmaya olanak tanısa da uzun vadede öteki olmanızı sağlıyor ya da sizi kısıtlıyor. Bu sebeple hikayenizi karşılıklı olarak paylaşmaya değer gören ve farklı bireylerin de size anlatmasına olanak tanıyanlar daha ilham dolu ve iş dünyasındaki dönüşümlere daha yatkın oluyor.
Oblivyon Birey Olmayın
Oblivyon kelimesi kayıtsızlık, farkında olamama, ilgisizlik, aldırış etmeme ya da dinlememe anlamına geliyor. Ve anlatıcının ifadelerinin tutarlı olup olmadığı bölümüne fazlasıyla takılan insanlar aslında kendi fikirlerini daha fazla önemsediğinden dolayı ekip arkadaşıyla bağ kurmayı daha en başında reddetmiş sayılıyor. Diğer yandan, konuşmacının sözünü bitirene kadar sözünü kesmemeye çalışsa da kararını çoktan vermiş oluyor. Oysaki birin uzun süre dinlemek, soru sormaya gerek kalmadan birkaç soruyu yanıtlayabiliyor. Bunun için ise BBC’de yayımlanan Listening to A Story adlı yazıya göre iyi bir dinleyici olmak için belirlediği bazı adımlar ise şunlar:
• Olumlu takviye kullanın – gülümseyerek veya başını sallayarak konuşmacıyı teşvik edin.
• Açıklığa kavuşturmak ve daha fazla bilgi almak için uygun sorular sorun.
• Konuşmacıya saygılı olun ve sözünü kesmemeye çalışın.
• Odaklanın ve beden dilinizi düşünün.
• Kişinin söylediklerine yanıt verin – söylenenleri özetleyin veya kendi fikrinizi belirtin.
Son olarak, iyi bir dinleyici olarak kariyer boyunca sürecek olan güzel iş birlikleri, herhangi bir molada takım arkadaşınızla birlikte dinlediğiniz tatlı bir melodi, yemekleri, yerleri keşfetmeye devam edin, sevin, sevilin. Bazense yavaşlayarak huzurun ve dünyanın tadını çıkarın. Dinlemenin artıları ışığında ekibiniz ile güven içerisinde birebir bağlar kurmayı önemseyin. Gelecek nesillere daha sağlıklı bir dünya bırakmayı amaç edinen her insan gibi, iş yerinde iletişim gücünüzü şimdiden geliştirin. Ve her zaman, konuşmadan da anlaşılır, başkası tarafından dinlenmeden de değerli, acımasız olmadan da gerçekçi olunabileceğini unutmayın. Yalnızca dünyayı dinleyin, o da sizi duyacaktır.
Ezgi Özsan