Geç olsun güç olmasın demişler...
Bu haftanın film incelemesini düşünürken FilmEkimi'nde (evet taa ekimde) izleyip belli başlı noktalar hariç çok beğendiğim bir filmi ele almadığımı fark ettim. Bu sebeple geç olsun güç olmasın diyerek bu haftanın filmini "Heretic" ilan ediyorum.
“Despite all this glitchs, do you still believe that my wife is behind the door?”
Son dönem korku sinemasında sembolizm ve anlatı teknikleri giderek daha büyük bir yer kaplarken, Heretic de bu anlatı stratejilerini etkili bir şekilde kullanan yapımlardan biri olarak öne çıkıyor. Bu film, Mormon inancına mensup iki genç kadının, yabancı bir adamın evinde kedi-fare oyununa sürüklenmesini konu ediniyor. Son yıllarda popüler kültürde sıkça yer bulan Mormonizm teması, burada da önemli bir arka plan unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Filmin başından itibaren kurduğu gerilim atmosferi, sinematografik tekniklerle başarılı bir şekilde destekleniyor ve anlatının ritmi titizlikle inşa ediliyor.
Öncelikle filmin korku ve gerilim unsurlarını işleyiş biçimi, türe hâkimiyetinin göstergesi niteliğinde. İlk dakikalardan itibaren izleyiciyi içine çeken bir atmosfer yaratılıyor ve özellikle mekân kullanımı, klostrofobik bir etki doğurarak karakterlerin çaresizliğini pekiştiriyor. Film, korku sinemasında sıklıkla başvurulan ani sıçramalar (jump scare) yerine, psikolojik gerilim ve sembolik anlatımlarla ilerleyen bir yapı kuruyor. Burada kullanılan kamera açıları ve sahne kompozisyonları, anlatıyı sıradan bir korku filmi anlatısından ayırarak, izleyiciye daha sofistike bir deneyim sunuyor. Özellikle karakterlerin iç dünyalarına dair ipuçları veren simgesel imgeler ve film boyunca kurulan metaforlar, yapımın yalnızca korkutma amacı gütmediğini, aynı zamanda inanç, dogma ve özgür irade üzerine düşündürmeyi hedeflediğini ortaya koyuyor.
Karakter inşası açısından film, baştan sona başarılı bir dramatik yapı kuruyor. İzleyici olarak karakterlere dair ön yargılar geliştirirken, anlatının ilerleyişiyle bu yargılar sürekli dönüşüme uğruyor. Mormon inancına sıkı sıkıya bağlı genç kadınlar, sadece dış dünyaya kapalı bireyler olarak sunulmak yerine, zamanla derinleşen karakter portreleri çiziliyor. Film, bu noktada izleyiciye etik ve felsefi açıdan sorgulamalar yaptırmayı başarıyor. Karakterlerin dini inançları, onları içine düştükleri tehlike karşısında nasıl şekillendiriyor? Korkunun, inanç üzerindeki etkisi nedir? Tüm bu sorular, filmin anlatı boyunca kademeli olarak inşa ettiği felsefi alt metnin temelini oluşturuyor.
Ancak, yapımın en büyük handikapı son 20 dakikasında ortaya çıkıyor. Filmin başından itibaren titizlikle kurulan felsefi ve psikolojik gerilim, final bölümüne gelindiğinde ani bir kırılma yaşıyor. Anlatının başından itibaren oluşturulan derinlikli atmosfer ve karakter gelişimi, son perdenin klasik bir korku filmi çözümlemesine yönelmesiyle sekteye uğruyor. Filmin sunduğu metaforik ve sembolik anlatım, final bölümünde yüzeysel bir çözülmeye maruz kalıyor ve bu durum, izleyicinin film boyunca içine çekildiği felsefi sorgulamaların karşılığını alamamasına neden oluyor. Sanki anlatının son çeyreği, farklı bir filmden alınmışçasına, yapının geri kalanıyla çelişiyor ve izleyicide eksik bir tatmin duygusu bırakıyor.
Her şeye rağmen, Heretic, korku sineması içinde hem anlatı tekniği hem de görsel dili açısından dikkat çeken bir yapım. Gerilim dozajını iyi ayarlayan, atmosfer yaratımında güçlü bir sinematografi sunan ve karakterleri sıradan korku filmi figürleri olmaktan çıkararak inandırıcı kılan bir film olarak, türün meraklıları için izlenmeye değer. Ancak, filmin felsefi arka planını finaldeki tutarsızlıklarla sekteye uğratması, onu bir başyapıt seviyesine taşımaktan alıkoyuyor. Yine de korku sinemasında anlatı ve sembolizme önem veren izleyiciler için kaçırılmaması gereken bir deneyim sunduğu söylenebilir.
Haftaya görüşmek üzere!
Sevgiler,
Melis Özyurt